Birleşik Krallık, üç ana yargı bölgesine (veya bağımsız adli sisteme) ayrılmıştır:
- İngiltere ve Galler,
- İskoçya,
- Kuzey İrlanda.
Her bir yargı bölgesinin kendine ait kanunları, adli sistemi, avukatları ve hakimleri bulunur. Ancak:
- Bir yargı bölgesinde geçerli olan kanunlar, özellikle de mevzuattan (Parlamento Kanunları ve Destekleyici Kanunlar) türetilmişlerse, diğer yargı bölgelerinde de eşit veya çok benzer şekilde geçerlidirler.
- Her bir yargı bölgesinde bulunan mahkemeler diğer yargı bölgelerindeki mahkemelerin verdiği kararlardan farklı kararlar verebilseler de, hepsi için nihai kanun yolu (temyiz) İngiltere Yüksek Mahkemesidir.
Hatta, geçiş süreci, Galler yasaları ile İngiltere yasaları arasında ve hatta İngiltere’nin farklı bölgeleri arasında dahi farklılıklara neden olmuştur. Parlamento Kanunları, İngiltere ve Galler yargı bölgesinin farklı bölümlerinde farklı şekillerde veya farklı zamanlarda yürürlüğe girebilir.
Bu yazımızda temel olarak İngiltere ve Galler hukuk sistemi üzerinde duracağız, ancak diğer yargı bölgelerinde benzer durumlar söz konusu olabilir.
Hukukun kaynakları
Hukuk, uygar bir toplumdaki insanların davranışlarını yöneten kurallar olarak tanımlanabilir. Maddi evreni gözlemlemekten ayrılan ve değişmez olan bilimsel kanunların aksine (onlar hakkındaki bilgimiz değişse de) kanunları insanlar yapar ve ilan eder, ve ek bir insan müdahalesi ile değiştirilebilirler. Hukukun gerekçesi gerek dini, gerek felsefi gerekse politik olsun, bu durum değişmez.
Hukukun kaynakları birincil veya ikincil kaynaklar olarak açıklanabilir.
Hukukun birincil kaynakları:
- Kanunlar (Parlamento Kanunları veya yönetmelikler, hukuki belgeler, Kanun Hükmünde Kararnameler vb.)
- İçtihatlar (kararları daha az kıdemli mahkemeler tarafından takip edilmesi ve uygulanması gereken ve bu mahkemeler üzerinde bağlayıcı olan yüksek mahkemelerin veya \”kayıt mahkemelerinin” kararları).
Hukukun ikincil kaynakları:
- hukuk yazarlarının ders kitapları ve yorumları,
- hukuk uzmanlarının fikirleri, ve
- diğer (yabancı) yargı bölgelerindeki (kıdemleri ne olursa olsun) mahkemelerinin kararları,
bunların tamamı “destekleyici” niteliktedir ve karar verirken bir mahkeme tarafından dikkate alınabilir, ancak mahkeme buna bağlı kalmak zorunda değildir.
Teamül hukuku ve nizamnamesi
Teamül hukuku, gelenekler ve emsal kararlardan türetilen ve hakimler tarafından ilan edilen kurallardır. Kökenleri, 12. yüzyılda Kral II. Henry tarafından gerçekleştirilen yasal reformlara dayanır ve tüm ülkede eşit olarak uygulandığı için “common law” (müşterek hukuk) olarak adlandırılır. Kayıt mahkemeleri olarak bilinen daha üst mahkemelerce karara bağlanan önceki davalarda ilan edilen ilkelerin mahkemelerce takip edildiği ve uygulandığı bu bağlayıcı emsal doktrin, Latince’de “stare decisis” ifadesiyle de bilinmektedir.
Teamül hukuku, hem cinayet suçu gibi temel kuralları hem de mahkemenin iç hukukundan türetilen mahkeme muhakeme kuralları gibi usül kurallarını içerir.
Teamül hukukunun yerini, kendisinin üzerinde hüküm ifade ettiği söylenebilecek mevzuatlar alabilir. Örneğin, eski hırsızlık yasası temelinde düzenlenen hırsızlık suçu, bugün Hırsızlık Kanunu 1968, 1978 vb. ile düzenlenmekte iken, cinayete yönelik esas cezalara yönelik kurallar (suçun kendisi olmasa da) 1957 Cinayet Kanunu gibi mevzuatlar ile değiştirilmiştir.
Teamül hukuku hakimlerinin, ne kadar yaratıcı ve “aktivist” olurlarsa olsunlari özellikle de bir kanundan türetilmişse, teamülden kalkmış bir kanunda yapabilecekleri reformun da bir sınırı vardır. Bu gibi durumlarda kanunu yalnızca Parlamento değiştirebilir. Bu gibi bir değişikliğe ihtiyaç duyulduğunda, bu ihtiyacı, eski ya da yetersiz olan kanunları gözden geçirmek ve bunlara reform önermek için kurulan Hukuk Komisyonu’na yapılacak bir araştırma ve danışma dönemi takip eder.
Teamül hukuku ve Hakkaniyet
Teamül hukuku, tarihsel olarak kraliyet mahkemelerince yönetilmiş ve hakkaniyet, çoğunlukla adalet bakanı (lordlar kamarası başkanı) tarafından yönetilen, çoğunlukla teamül hukukunun esnek olmayan kuralları tarafından yapılan adaletsizliği iyileştirmenin bir yolu olarak, ayrı bir ihtiyari çözüm sistemi olarak gelişmiştir. Ortaklıklar gibi hakkaniyet kavramları artık genel olarak Yüksek Mahkemedeki Temyiz Bölümü’nün bir parçası olarak ele alınmaktadır, ancak hukuk ve hakkaniyet sistemlerinin kaynaştığı 1873-75 Yargı Kanunları’ndan bu yana, ayrı yargı yetkisi olarak değerlendirilmemiştir ve tüm mahkemelerde hem hukuki hem de hakkaniyete uygun çareler sağlanabilmektedir.
Medeni hukuk
Medeni hukuk, üç alternatife karşı tanımlanabilir.
- Ceza hukukuna karşı medeni hukuk.
- Dinsel ya da diğer dini hukuk biçimlerinin aksine, laik hukuk anlamında medeni hukuk.
- Teamül doktrini temelinde, teamül hukuku sistemine karşı, kanunnameye dayalı (Fransa’da geliştirilen Napolyon Nizamı gibi) bir hukuk sistemi olarak medeni hukuk.
Yani anlam, bağlama dayalıdır. Bir mahkemenin dini bir mahkemeye göre laik bir mahkeme olması ya da Fransa’da olduğu gibi bir kıta hukuk sisteminin mahkemesi olması halinde, hukuk mahkemesinde bir ceza davası karara bağlanabilir. Ancak, ilk olarak, yüksek mahkemenin Temyiz Bölümü gibi bir hukuk mahkemesi, bir cinayet davası görmeyecektir, bunun yerine, böyle bir dava ceza mahkemesinde, örneğin Kraliyet Mahkemesi’nde görülecektir.
Bazı Medeni Hukuk türleri
Sözleşme
Sözleşme hukuku, şirketler veya bireyler arasında yazılı veya sözlü anlaşmaların oluşturulması ve yorumlanması ile ilgilenir. Bir sözleşmenin bağlayıcı bir sözleşme olması için yazılı olması gerekmez. Sözleşmelerle ilgili anlaşmazlıklar, bir sözleşmenin gerçekleşip gerçekleşmediği, çeşitli hüküm ve koşullarının gerçekte ne anlama geldiği, taraflardan birinin sözleşmeyi ihlal edip etmediği, ihlal ettiyse hangi hükmün (tazminat, ihtiyati tedbir gibi) verileceği gibi konular olabilir.
Haksız muamele
Haksız muamele, hukuki olarak yanlış bir uygulamadır. Haksız muameleden kaynaklanan bir talepte genellikle davacı, sanığın bir özen yükümlülüğüne sahip olduğunu ve bu görevi yerine getirmediğini tespit etmelidir. Klasik haksız muamele türleri ihmal, sıkıntı, iftira, özel bilgilerin kötüye kullanılması vb. şeklindedir. Bazen bir talep hem sözleşme hem de haksız muameleyi içerebilir, ancak haksız muameleye bağlı bir hak talebi, taraflar arasında herhangi bir sözleşmenin olmasını gerektirmez, yalnızca taraflardan birinin, diğer tarafa bir görev borcu olması gerekir. Bu görev gerek teamül hukukunda gerekse de bir mevzuat kapsamında geliştirilmiş olabilir.
Şirketler hukuku
Şirketler hukuku, (genel olarak şirketin sermayesinden hisseler alarak) “üye” şeklinde bilinen sahiplerinden , ve şirketin faaliyetlerini yöneten ve yönlendiren “yönetici”lerinden ayrı olarak, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan kurum ve kuruluşların oluşumu ve mevzuatları ile ilgilenir. Bir şirketin borçları gelirini ve sermayesini aştığında, ödeme aczine düşer ve idareye konulabilir veya nihayetinde tamamen tasfiye edilebilir. Farklı alacaklı sınıflarının talepleri olabilir ve yöneticilere karşı düzenleyici işlemler yapılabilir. İşte şirketler hukuku tüm bu konuları kapsar.
Gelir hukuku
Gelir hukuku, devlet tarafından kurum ve kişilere uygulanan vergi ve harçların değerlendirilmesi konusundaki anlaşmazlıkları ele alır. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, sermaye kazancı vergisi, veraset vergisi, KDV vb. tüm vergi tipleri kapsam içerisindedir. Gelir hukuku, ismini Majestelerinin Vergi Ve Gümrük Dairesi (HMRC) oluşturmak için bugün (ithalat vergisi, tüketim vergisi vb. gibi vergilerin koyulmasından sorumlu olan) Gümrük ve Tüketim ile birleştirilen Milli Vergi Dairesinden almaktadır.
Fikri mülkiyet hukuku
Fikri mülkiyet hukuku, patentler, tasarımlar, telif hakkı ve ticari markalar ile ilgili hak ve görevlerle ilgilenir. Patentler genellikle endüstriyel veya ticari değeri olan bilimsel buluşları koruma altına alır. Tasarım hakları, bir ürünün tasarımının ticari değerini korur. Telif hakkı, gerek yazılı, gerek bestelenmiş veya başkaca bir sanatsal yolla yazılmış, oluşturulmuş sanatsal eserleri ele alır (bu nedenle bir resim veya çizim, genellikle tasarım hakkı yerine telif hakkı ile korunur). Ticari markalar işletmelerin kimliğini ve itibarını koruma altına alır. Yanıltıcı tanıtıma yönelik talepler de (bir işletmenin kendisini veya ürünlerini başka bir şirketin ürününü kendi ürünüymüş gibi tanıttığı hallerde) fikri mülkiyet hukukunun bir parçası olarak kabul edilir. Bazı fikri mülkiyet haklarının yürürlüğe konulmadan önce kaydedilmesi gerekirken, bazıları için bunun yapılması gerekli değildir. Bir kişinin bir hakkı tescil ettirmeye yetkili olup olmadığı ve bu tescilin geçerli olup olmadığı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkabilir.
Basın ve iletişim hukuku
Basın hukuku, medya kuruluşlarının ve yayınlanan bir içeriğin veya medya kuruluşları ve bireylerce (gazeteciler gibi) yapılan yayının düzenlenmesi ile ilgili anlaşmazlıkları ele alır. Bilgi kanunu, bilgi ile ilgili haklar (Bilgi Özgürlüğü gibi) ve görevlerle (veri koruma gibi) ilgili konuları ele alır. İletişim kanunu, telekomünikasyon, internet ve sosyal medyayı kapsamakla birlikte, basın ve bilgi kanunu ile büyük oranda örtüşür. Bunların tamamı, Queen’s Bench (QBD) Bölümündeki Basın ve İletişim Listesi tarafından ele alınan iş türleri arasındadır.
Aile hukuku ve Koruma Mahkemesi
Aile hukuku evlilik ve boşanma, çocuklar ve evliliğin finansmanı ile ilgili konuları ele alır. Çocukları ilgilendiren bazı davalar, yalnızca özel bireyleri (genellikle ebeveynleri veya vasileri) kapsadığından özel hukuk davaları olarak tanımlanmaktadır, ancak yerel otoriteyi ve diğer tarafları içeren bakım işlemleri gibi diğer anlaşmazlıklar kamu hukuku davaları olarak tanımlanmaktadır.
Çocukları ilgilendiren davalar, örneğin, yaşları veya hukuki ehliyetlerinin yetersizliği nedeniyle rıza veremedikleri tıbbi tedaviye ilişkin olabilir. Hukuki ehliyeti olmayan yetişkinlere ilişkin benzer davalar ise, aynı zamanda hukuki ehliyeti olmayan bir yetişkinin nerede yaşaması gerektiği ve mali işleriyle ilgili kararlar gibi idari davaları gören Koruma Mahkemesi tarafından ele alınmaktadır.